Özet: Zina hukuki sebebi ile açılan boşanma davasının kabul edilmesi için cinsel ilişkinin gerçekleşmesi veya gerçekleştiğine delalet edecek hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde karinenin bulunması gerekir.
ÖZET : Somut olayda dava dışı F. isimli erkeğin o gün ortak konutta olduğunun kabulü ikrara dayalıdır. Ancak Mahkeme vicdani kanaatine göre ikrarı delil olarak kabul edebilir. Kadının bu konudaki ikrarı F. isimli kişinin o gün eve kitap getirdiğine ilişkindir. Kadının kapıyı kilitlediği ve geç açtığına, F. isimli erkek ile aralarında zina eyleminin gerçekleştiğine dair bir ikrarı bulunmamaktadır. Kadının ikrarının dışına çıkılarak zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü doğru değildir. Aksine zina eyleminin gerçekleştiği iddia edilen F. isimli kişi Mahkemece tanık olarak dinlenmiş, kadının ikrarı doğrultusunda anlatımda bulunmuş ve kadının beyanlarını teyit etmiştir. Bu durumda zina davasının kanıtlandığından söz edilemez.
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre kadına isnat edilen zina olgusu gerçekleşmemiş ise de özellikle dosyaya erkek tarafından süresinden sonra sunulan ancak 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 145. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek sosyal medya ekran görüntüsüne göre kadının yaptığı sosyal medya paylaşımı ile güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda güven sarsıcı davranışta bulunan davacı -karşı davalı kadın kadın az, kadına karşı ekonomik ve psikolojik şiddet uygulayan ve güven sarsıcı davranışlarda bulunan erkek ağır kusurludur. Bu durumda erkeğin karşı davada zina hukuki sebebi ile açtığı davanın reddi ile terditli olarak açtığı evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekir. Ne var ki, kadının aynı Kanun'nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı asıl boşanma davasında verilen hüküm boşanma yönünden kesinleşmiştir. Dolayısıyla erkeğin karşı davadaki TMK 166/1 maddesine dayalı boşanma talebi konusuz kalmıştır. O halde, erkeğin 4721 Sayılı Kanun'nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı karşı boşanma talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve erkeğin karşı davadaki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, zina hukuki sebebi ile açılan karşı boşanma davasının kabulü, kadın ve çocuk için kabul edilen nafaka miktarları, karşı davada aleyhe hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden; davalı- karşı davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve reddedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR : 1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı-karşı davalı kadın tarafından 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak boşanma davası açılmış, erkek tarafından ise aynı Kanun'un 161. maddesinde düzenlenen zina hukuksal nedenine dayalı, bunun kabul edilmemesi halinde ise 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı karşı boşanma davası açılmıştır.
Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması neticesinde İlk Derece Mahkemesince, erkeğin kadına hitaben " babam hasta ameliyat olacak para ver bana... defol git yüzünü görmek istemiyorum... suratını şeytan görsün" şeklinde mesajlar attığı, kadından ekonomik olarak beklenti içinde bulunduğu ve para alabilmek için ısrarcı tavır sergilediği, bu eylemleri ile kadına karşı ekonomik şiddet uyguladığı, hakaret içeren anlatımları ve kadını kendi telefonuna "tombik" olarak kaydettiği, kadına duygusal şiddet uyguladığı, kadının ise zina eylemini gerçekleştirdiği, bu suretle boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak kabulüyle tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, karşı davanın ise zina hukuki sebebine dayalı olarak kabulüyle tarafların zina nedeniyle boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiş, karar kadın vekilince istinaf edilmiş, istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesince erkeğe güven sarsıcı davranışta bulunma eylemi nedeniyle kusur verilmesi gerektiği, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı karşı davalı kadının da başka bir erkekle zina eylemini gerçekleştirdiği olgusunun sabit olduğu, davalı karşı davacı erkeğin Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı karşı davalı kadına karşı ekonomik ve psikolojik şiddet uygulaması yanında güven sarsıcı davranışlarda da bulunduğu, gerçekleşen bu durum karşısında tarafların kusur karşılaştırması yapıldığında boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekirken yazılı şekilde davacı karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile kusur belirlemesi, davalı karşı davacı erkek lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat yönünden kadının istinaf başvurusunun kabulüyle bu yönlerden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile kusurun gerekçesinin düzeltilmesine, erkeğin tazminat taleplerinin reddine, kadının sair istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince yukarıda sınırlandırıldığı şekilde temyiz edilmiştir.
"Eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur ( TMK m.161 ). Zina hukuki sebebi ile açılan boşanma davasının kabul edilmesi için cinsel ilişkinin gerçekleşmesi veya gerçekleştiğine delalet edecek hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde karinenin bulunması gerekir. Somut olayda dava dışı F. isimli erkeğin o gün ortak konutta olduğunun kabulü ikrara dayalıdır. Ancak Mahkeme vicdani kanaatine göre ikrarı delil olarak kabul edebilir. Kadının bu konudaki ikrarı F. isimli kişinin o gün eve kitap getirdiğine ilişkindir. Kadının kapıyı kilitlediği ve geç açtığına, F. isimli erkek ile aralarında zina eyleminin gerçekleştiğine dair bir ikrarı bulunmamaktadır. Kadının ikrarının dışına çıkılarak zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü doğru değildir. Aksine zina eyleminin gerçekleştiği iddia edilen F. isimli kişi Mahkemece tanık olarak dinlenmiş, kadının ikrarı doğrultusunda anlatımda bulunmuş ve kadının beyanlarını teyit etmiştir. Bu durumda zina davasının kanıtlandığından söz edilemez.
Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre kadına isnat edilen zina olgusu gerçekleşmemiş ise de özellikle dosyaya erkek tarafından süresinden sonra sunulan ancak 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 145. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek sosyal medya ekran görüntüsüne göre kadının yaptığı sosyal medya paylaşımı ile güven sarsıcı davranışlar sergilediği anlaşılmaktadır. Bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda güven sarsıcı davranışta bulunan davacı -karşı davalı kadın kadın az, kadına karşı ekonomik ve psikolojik şiddet uygulayan ve güven sarsıcı davranışlarda bulunan erkek ağır kusurludur. Bu durumda erkeğin karşı davada zina hukuki sebebi ile açtığı davanın reddi ile terditli olarak açtığı evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekir. Ne var ki, kadının aynı Kanun'nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı asıl boşanma davasında verilen hüküm boşanma yönünden kesinleşmiştir. Dolayısıyla erkeğin karşı davadaki TMK 166/1 maddesine dayalı boşanma talebi konusuz kalmıştır. O halde, erkeğin 4721 Sayılı Kanun'nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı karşı boşanma talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve erkeğin karşı davadaki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin birinci fıkrasında mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu olan tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 Sayılı Kanun'un 4. maddesiyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50. ve 51. maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı -karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının erkeğin zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, kadının reddedilen tazminat talepleri ile iştirak nafakasının miktarı yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
2.Davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı- karşı davalı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 Sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'e yükletilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'ye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13.03.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.