Avukata Sor Whatsapp Üzerinde Sor [email protected]
 

TWETTER''DA YAPILAN PAYLAŞIM SONRASI HÜKMEDİLEN MANEVİ TAZMİNAT İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLALİ NİTELİĞİNDEDİR.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

ORHAN AYDIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/13392)

Karar Tarihi: 5/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 29/11/2023-32384


BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

İrfan FİDAN

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ekin ÇANKAL

Başvurucu

:

Orhan AYDIN

Vekili

:

Av. Özge DEMİR

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Twitter hesabından yaptığı paylaşım sebebiyle başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Tiyatro sanatçısı ve yazar olan başvurucu, internet üzerinden yayın yapan bir haber portalında köşe yazarlığı yapmakta olup Türkiye Komünist Partisi üyesidir. Başvurucu, Twitter hesabından 6/3/2016 tarihinde “Yemlediğiniz [R.Z.nin] İran’daki partneri [B.Z.] idama mahkum ediliyor, siz halen bu rezilin koynundan çıkmıyorsunuz.” içerikli tweeti, 11/3/2016 tarihinde ise[R.Z.] Türkiye’deki tüm mal varlıklarını satışa çıkarmış. Alan da şerefsizdir, hırsızdır, talancıdır aracı olan da.” içerikli tweeti paylaşmıştır. Tweetlerin odağındaki R.Z. aslen İranlı bir iş insanı olup hem İran hem de Türkiye vatandaşıdır.

3. Olayların meydana geldiği tarihte ülke çapında tanınan, takip edilen bir şahsiyet olan R.Z. söz konusu paylaşımları nedeniyle başvurucu aleyhine kişilik haklarına saldırdığından bahisle manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucunun her bir tweet için ayrı ayrı 10.000 TL manevi tazminat talebiyle açtığı davada asliye hukuk mahkemesi 6/3/2016 tarihli paylaşım yönünden başvurucunun davacı hakkında rezil ifadesini kullanmasının ve aynı paylaşımda B.Z.den bahsetmesinin 11/3/2016 tarihli paylaşımla bağlantılı değerlendirildiğinde değer yargısının ötesine geçtiği kanaatine vararak manevi tazminat talebini kısmen kabul etmiş, ikinci paylaşım yönünden ise davacıya yönelik bir ifade bulunmadığından kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğini değerlendirerek manevi tazminat talebini reddetmiştir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi 3.000 TL manevi tazminatın paylaşımın yapıldığı 6/3/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle başvurucudan tahsiline karar vermiştir.

4. İstinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından yapılan incelemede istinaf talebi reddedilmiştir. Kararın temyiz edilmesi neticesinde dosyayı ele alan Yargıtay, temyiz talebinin reddine karar vermiştir.

5. Başvurucu 30/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

6. Başvurucu; söz konusu tweetleri paylaştığı tarihlerde R.Z.nin İran ambargosunu delmek, dolandırıcılık, kara para aklama gibi farklı suçlardan Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) tutuklu bulunduğunu, davacının tutuklanmasının ve ilgili davanın ülke ve dünya gündemini meşgul eden önemli başlıklar arasında yer aldığını, tiyatrocu ve yazar olması nedeniyle eleştirel bir bakışla olayları değerlendirdiğini, aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü, kararın gerekçesiz olmasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının, adil yargılanma hakkı bakımından ise iddianın kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının, derece mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerip içermediğinin dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

8. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

9. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gerekir.

10. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir ihtiyacı karşılayan orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Somut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ile bu özgürlüğe yapılan müdahalenin meşru amacı olan davacının şeref ve itibarının korunması hakkının çatıştığı görülmüştür. Taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulmalıdır. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59; Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29)

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ve önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61)

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32)

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28; Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44)

v. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme imkânının olup olmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39)

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık, B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24)

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldığı bağlamdan koparılıp koparılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36)

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin kendisi üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46)

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48, 49; Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50)

11. İhtilaflı tweetlerin merkezinde yer alan davacı, kamuda 17-25 Aralık soruşturmaları olarak anılan süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aralarında bürokrat ve memurların da bulunduğu birçok kişiye yönelik kara para aklama, altın kaçakçılığı ve kamu görevlilerine rüşvet iddialarıyla 2013 yılının Aralık ayında başlatılan operasyonlar kapsamında (arka plan bilgisi için bkz. Yılmaz Zengin, B. No: 2016/5636, 9/6/2021, §§ 9-12) gözaltına alınan kişilerdendir. İlerleyen süreçte anılan soruşturmalarda görev alan yargı ve kolluk görevlileri hakkında da çeşitli suçlardan soruşturma başlatıldığı ve yargılama yapıldığı görülmüştür.

12. Türkiye'de hakkındaki iddialar nedeniyle yaklaşık yetmiş gün tutuklu kalıp ardından tahliye edilen davacı, 2016 yılı Mart ayında ABD'nin İran yaptırımlarını delme, kara para aklama ve altın kaçakçılığı suçlamalarıyla bu sefer ABD'de tutuklanmış; ilerleyen süreçte itirafçı olduğu iddia edilmiş; daha sonra kefaletle serbest bırakılmıştır. Öte yandan Türkiye'de yürütülen soruşturmalarda adı geçen ve başvurucunun tweetinde sözünü ettiği B.Z.nin ise davacının patronu olduğu, davacı aracılığıyla Gana'dan 1.5 ton altını hiçbir kayıt altına almadan Türkiye'ye soktuğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahkemesine sunulan bazı bilgilere göre davacı ile ortaklık ilişkisinin bulunduğu iddia edilen B.Z., İran'da 2012 yılı Aralık ayında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla tutuklanmış; yargılanmasının ardından idama mahkûm edilmiştir.

13. Başvurucunun tartışılmasında kamu yararı bulunan bir konuya ilişkin olarak başvuru konusu ifadeleri sarf ettiği hususunda şüphe bulunmamaktadır. Gerçekten de ifadelerin sosyal medyada paylaşıldığı dönemde davacı ABD'de, B.Z. de İran'da yargılanmakta olup İran'daki yargılama sonucunda B.Z. idama mahkûm edilmiştir. Şu hâlde başvurucunun ilk tweeti paylaştığı 6/3/2016 tarihinde B.Z.nin İran'da idama mahkûm edildiği dikkate alındığında bu paylaşımla başvurucunun davacı ve B.Z. arasında analoji yaparak Türkiye'de davacı hakkındaki iddialara yönelik konunun derinlemesine araştırılmaksızın davacının beraat etmesini eleştirdiğini söylemek mümkündür. Yine ikinci tweetinde de başvurucu; yolsuzluk, kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi suçlara karıştığı iddia edilen davacıya ait mal varlığını satın alanların da bu suçlara ortak olacakları imasıyla bunları satın alması muhtemel üçüncü kişileri eleştirmiştir. Tweetlerin paylaşıldığı dönemde ABD ve İran'da süregelen yargılamalar ve bu yargılamaların dünya basını tarafından titizlikle takip edilmekte oluşu birlikte değerlendirildiğinde bu paylaşımların olgusal temeli olmadığı söylenemez (İlhan Cihaner (2), § 64; Kadir Sağdıç, § 57; Ceyhun Tunç, B. No: 2017/20822, 14/9/2021, §§ 40, 41). O hâlde başvurucu birtakım maddi olgulardan yola çıkarak davacı hakkında bir değerlendirmede bulunmuştur.

14. Kullanılan dil ve üslup, ifadelerin muhatabı açısından rahatsız edici olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü; sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Her ne kadar söyleyeninin tek amacının hakaret etmek olduğu saldırgan bir söylem ifade özgürlüğü korumasının dışında kalabilse de üslubun bir parçasını oluşturan kaba ve nezaket dışı ifadeler ifade özgürlüğü korumasından faydalanabilir (Ceyhun Tunç, § 43).

15. Bu açıklamalara ilaveten Anayasa Mahkemesi, çok sayıda kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini belirtmiştir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

16. Yukarıdaki tespitlere rağmen derece mahkemeleri, başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemdeki şartları, bağlamını, davacının toplumsal konumunu, uluslararası arenada davacı hakkında dünya gündemini meşgul eden yargılamaları tartışmadan başvurucunun ilk tweetinin hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmış; başvurucunun davacının kişilik haklarına saldırdığını kabul etmiştir. Bu sebeple derece mahkemesinin başvurucunun aleyhine manevi tazminata hükmetmesi bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli kabul edilemez. Sonuç olarak derece mahkemelerinin başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurduğundan bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

18. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/149, K.2017/152) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Yol Tarifi